Tacettin Mustafa Hazretleri

Tacettin Mustafa Hazretleri

Rivayet olunur ki, Tacettin Mustafa Hazretleri’nin boyu 186 santimetre civarında olup, geniş omuzlu ve yapılı bir bedene sahipti. Lakin bu heybetli duruşuna rağmen, yüzünde daima halim selim bir tebessüm belirir, mizacının neşeli ve güleç olduğu bilinir. Giyimi kuşamı da bu asaleti yansıtırdı; beyaz sarık ve beyaz entariyle gezer, üzerine yeşil bir yelek ve aynı renkte bir kuşak bağlardı. Zaman zaman sevecen ve sıcakkanlı, zaman zaman da ağırbaşlı ve vakur bir duruş sergileyen Hazret’in sakalları gür ve yuvarlak hatlıydı. Bu dış görünüş, onun iç dünyasındaki derinliği ve dengeli karakterini gözler önüne sererdi.

Tacettin Mustafa Hazretleri, Şam’da derinlemesine ilim tahsil etmiş, gönül ve akıl dünyasını o dönemin en bilgili âlimleriyle beslemiştir. Hatta nöroloji alanında da uzmanlaştığı, ilminin geniş bir yelpazeyi kapsadığı söylenir. Osmanlı’nın son dönemlerini idrak eden ve “son Alperenlerdeniz” diyen Hazret, yaşadığı çağı bir fetih ruhuyla karşılamış, cihattan ve irşattan asla vazgeçmemiştir. Kaynaklarda geçen aşağıdaki bilgiler hocamızın ağzından aktarılmaktadır:

“Bizler, Osmanlının son dönemine şahit olanlardan, son Alperenlerdeniz. Derdimiz, fetih ruhunu kaybetmeden, cihad/irşat azminden vazgeçmeden, yalnızca Allah (c.c.) aşkı ile yanıp tutuşmaktı.

Pervaneler neden döne döne ateşin etrafında yanarlar, bilir misiniz? Bizimki de o hesaptır. Hayranlığımızı, Rabbimizin nurunun etrafında, ne olursa olsun mücadelemize devam ederek, sonunda yanarak gösterme çabasıdır.

Kul, kulluğunu bilecek ve ondan asla vazgeçmeyecektir. Zira kulluğundan vazgeçen, kibrin pençesine düşer ve şeytanın elinde bir oyuncağa döner. Lakin kulluğuna ve acizliğine sarılan, Kudret Sahibi’nin eliyle her işe yeter. Elhamdülillah.

Bizim ceddimiz Horasan’dandır, soyumuzda Seyyid’lik de vardır. Ailemiz her daim Allah yolunda mücadele etmiştir. Her neslimizden dört veya beş kişi manevi alanda hizmet etmeye devam etmiştir. Elhamdülillah, maneviyatta hocamız Muaz bin Cebel Hazretleri’dir.

Şimdilerde ise bulunduğumuz bölgede, günümüzün Alperenlerini ağırlarız. Elhamdülillah, Muhsin Yazıcıoğlu’nun da oraya gömülmesinin manevi sebebi budur.”

Paylaş