Hüseyin Gazi Hazretleri
Hüseyin Gazi Hazretleri, heybetli bir baba eren olarak bilinir. Boyu bir doksan santimetreyi bulur. Geniş omuzlu, iri yapılı bu yiğit erin sırtında koyu yeşil cübbesi vardır. Güleç yüzü ve babacan duruşu, kendisini görenlere bir gönül eri olduğunu hissettirir. Omzundaki kurt postu, onun Horasan neslinden olduğunu ifade eder. Sarığı yeşil olan Hazretin, kuşağı da sarığından süzülerek yüzünün sağından iner, Zülfikar misali kılıcı belinde asılı durur.
Hüseyin Gazi Hazretleri, sadece bir komutan değil, aynı zamanda manevi bir cihangirdir. Bizler gibi, yerinde duramayan âşıklardan, adını aldığı mübarek dedesi Hz. Hüseyin Efendimiz gibi hareket edenlerdendir. O, “delilerindeniz” derken, Allah aşkıyla yanıp tutuşan, hizmet yolunda durmadan koşan Horasan erlerini kasteder. Kendisi, Yıldırım Han zamanının “tımar” sahibi, yani askerî hizmet karşılığında kendisine yurt verilmiş büyük bir komutandır. Fiziksel olarak da savaşta yaralanmış, böylece “Gazi” unvanını hak etmiştir.
Manevi hocası ve yoldaşı ise Hz. Hamza ve Hz. Hüseyin’dir. Onlardan manevi ilim dersi almış, bu sayede hem kılıç hem de kalp erbabı olmuştur. “Biz dili konuşmayıp icraata bakarız” sözü, onun dervişliğinin sadece sözde kalmadığını, pratik bir eylem olduğunu ortaya koyar. Derdi “ümmet”, dermanı “Allah” olan bu kutlu zat, hizmet aşkıyla yollara düşenlerin daima yoldaş bulacağını dile getirir.
Manevi tedavi olarak mide ve hastalıkları alanında uzman olan Hazretin bizzat ağzından şu bilgiler aktarılmaktadır:
“Biz, aşkla yanan, yerinde duramayanlardanız. Adımızı aldığımız mübarek de (Hz. Hüseyin Efendimiz) yerinde duramazdı; şükürler olsun ki şehadet şerbetini içmek ona nasip oldu. Elhamdülillah, bu yolun izinden giderek bize de bu aşk nasip oldu.
Bizler, Horasan nesli, Peygamber sevdalısı, Allah-ü Teâlâ’nın aşıkı Alperenlerdeniz, O’nun divanelerindeniz. Derdimiz ümmet, dermanımız ise sadece Allah’tır. Hizmet aşkıyla yanana yollar yaren olur; her yolda, her musibette Allah’tan bir himmet olur, elhamdülillah.
Evladım, nasihat vermek de nasihat almak da kolay değildir. Sana yaşadıklarımı anlatayım; Rabbimin bana yaşattığı her halime hamdolsun. Adını aldığım mübarek, rüyamda bana şöyle buyurdu: “Vakit artık durma vakti değil, hareket vaktidir. Durmak sana yaraşmaz, mücadele vaktidir.” Bir an bile düşünmedim; eşimi ve oğlumu bırakıp mücadeleye, cihat ve irşat akınlarına katıldım. Bir gün bile “Neden ben?” demedim. Sonradan anladım ki, bu bir lütufmuş ve ben hamd edebilmeyi başarmışım. Rabbim lütfetti, elhamdülillah. Nasihatim, İnsanların ayıplarını yüzlerine vurmayın, onları örtün. Ki Settâr olan Rabbim de Kıyamet Günü’nde sizin günahlarınızı örtsün.”
Paylaş