Kesikbaş-Türbesi-Ankara

Kesikbaş Hazretleri

Kaynaklarda geçen bilgilere göre Hazret, şu bilgileri dile getirmiştir: “Evlatlarım ve gönül ehli, sizlere bu fani dünyanın ötesinden, Rabbimin lütfettiği makamdan seslenirim. Ömrümü cihad meydanlarında geçirmiş bir kul olarak, sizleri de Allah yolunda gayrete davet ederim. Yedi kat semada, göklerin ve yerin Rabbi olan Cenab-ı Hak’tan gelen her lütfun bir sebebi, her imtihanın bir hikmeti vardır. Şükürler olsun ki bu mübarek topraklara hicret nasip oldu.

Benim bu fani bedenim, 182 santim uzunluğunda, omuzları geniş, siyah ve gür sakallı, vakarlı bir surette yaratıldı. Ahir ömrümde üzerimde beyaz entari, yeşil yelek ve belimde yeşil kuşak taşıdım. Başımda ise alnıma kadar inen büyük, beyaz bir sarık vardı. Aslen Horasanlı bir soyun evladıyım, lakin ecdadım ticaret kervanlarıyla Hindistan diyarından buralara göç etmiş, ilim ve irfan peşinde bu topraklara yerleşmiştir.

Hayatım, Resul-i Ekrem Efendimizin (s.a.v.) “Bir işi bitirince diğerine koşun” emri üzerine bina olmuştur. Bu hadisi şerifi, bir cihadı/irşadı bitirince diğerine koşmak olarak tatbik ettim ve her anım cihad/irşat ile geçti. Şam diyarından Anadolu’ya uzanan bu kutlu yolculukta, yegâne gayem şehadet şerbetini içmekti ve Elhamdülillah ki bu şerefe nail oldum. Lakin unutmayın ki, cihad ve irşat sadece kılıçla olmaz. Cihad/irşat; nefisle, şeytanla ve cahillikle de yapılır. Ben bu fani hayatta marangozluk mesleğini icra ettim, kaşık ve tesbih yaparak rızkımı kazandım. Rızık kapısı, Allah yolunda cihadın bir parçasıdır.

Ey evlatlarım! Benim birçok manevi uzmanlığım vardır, lakin en büyükleri; günahların kalbe verdiği hastalıkları manen tedavi etmek, özellikle de göz, kulak ve dilin işlediği günahların sebep olduğu manevi hastalıklardır.

Size en büyük vasiyetim şudur: Nefsinizi iyi tanıyın. Zira nefs, insanın en büyük imtihanıdır. Dünyadan vazgeçmek demek, dünya nimetlerini terk edip dağlara çekilmek değildir. Dünyadan geçmek; senin aleyhine veya lehine ne olursa olsun, her an ve her halde Rabbine hamd edebilmektir. Bunu yapabilen kul, zaten dünyadan vazgeçmiştir. Dağlara çekilip dünyaya küsenler, aslında dünyaya küstükleri için, dünyadan vazgeçemeyenlerdir.

İnsan, kendini ve yaratılışını iyi kavramalı, her şeyden önce Rabbimizin nazarıyla bakmayı öğrenmelidir. İşte o zaman her acizliğimizi anlarız ve Rabbimizin bize lütfettiği nimetlerden uzak durmayız. Bu öyle bir ferasettir ki, en küçük manada bile bunu icra edemeyen hizmetten ve nimetten mahrum kalır. Rabbimize hamdolsun ki bizleri bu nimetlerden uzak tutmadı, bizlere lütfetti. O’nun yolunda irşad etmekten ve cihad etmekten asla geri durmayın. İslam için ve İslam’ın yükselmesi için gayret edin, çaba sarf edin.”

Paylaş